22 Ara 2012

Hey! Buraya Bakın!


Arkadaşlaaar! Şimdi size bi'sorum olucak.
Kuul'umsu bu karede olsa hangisi olurdu?
Süreniz yazıyla bir rakamla 1 dakikadır.
Süreniz başladı.
Başarılar.

16 Eyl 2012

Çalışınca Oluyor!

Okula başlayacak gençlere Kocaeli Belediyesi'nden mesaj getirdim:D
Hadi bakalım kolay gele^^

19 Ağu 2012

Nihat

Mr.H'nin kaleminden sürekleyici bir eser :)


                Yatağına uzandığında oldukça yorulmuştu. Bütün gün ev taşımıştı ne de olsa kolay değil. Pek güçlü bir adam olmamasına rağmen gücünün son kırıntısına kadar sırtlamıştı eşyaları. Bir arkadaşı için yapmıştı bu iyiliği ve karşılık olarak da bir tebessüm almıştı.
                Ah. İşte horlamaya başlamış bile... Bu gürültüyü çıkaranın aslında ne kadar naif bir insan olduğunu bilseniz şaşırırsınız. Çevresindekilerin her zaman yardımına koşar. Sıkıntılı zamanlarında hep arkadaşlarının yanında olur. Çirkin bir adamdır, ama sempatiktir. Bu yüzden de etrafında seveni çoktur. Bir de insanlara ‘hayır’ demeyi hiç beceremez. İnsanlara mı demişim? Düzeltiyorum. Kızlara...
                Ses kesildi. Hadi kafasının içine bir girelim bakalım neler oluyor şu an orada.
                ......
                Rüyasında bir trenin içerisindeydi Nihat. Ama ne tren... Pencereden dışarı baktığında bulutlardan raylar üzerinde, yerin çok çok üzerinde hareket eden bir vagonun içerisinde olduğunu gördü. Suratının bir yarısını cama dayayıp lokomotifi görmeye çalıştı fakat tren öylesine uzundu ki nerde başlayıp nerde bittiği görülmüyordu. Dışarıda bir şey göremeyeceğine emin olduktan sonra içeri odaklanmıştı artık. İçerisinin süslemeleri muhteşemdi. Zemini abanoz ağacıyla kaplanmış koridor karşıdaki kapıya kadar uzanıyordu. Sağlı sollu yerleştirilmiş koltuklar, kırmızı ipek kumaşlarla kaplanmış ve birbirine bakacak şekilde yerleştirilip, araya bir sehpa da eklenerek gruplanmıştı. Ve öylesine uzun bir vagondu ki bu yaklaşık 50 tane bu şekilde grup olduğuna emindi. Aslında içerideki süslerden ziyade koltuklarda oturan kızlar dikkatini çekiyordu. Her bölmede bir güzel kız tek başına oturuyordu. Hangisinin diğerinden daha güzel olduğuna karar vermek mümkün değildi. Nihat hayatı boyunca ne televizyonda ne de internette bu kadar güzel kızlar görmemişti. İşin ilginci hepsi de tanıyormuş gibi gülümseyerek bakıyordu ona. En yakındakinin masasına doğru gitmeye karar verdi.
                “Merhaba,” diye başladı söze. “Oturabilir miyim?”
                “Tabi oturabilirsin Nihat.” Dedi kız.
Bu kadar sıcak bir karşılama beklemiyordu doğrusu. Rüya gereği tanıyordu heralde kızı. Hani olur ya rüyalarda; siz rüyaya başladığınız anda bir arka plan belirmiştir zaten zihninizde...
“Eee, nasılsın bakalım, Pelin?” diye sordu Nihat. Kızın adını nerden bildiğini bilmiyordu. Ama biliyor olması güzeldi onun için.
“Pek iyi değilim aslında. Zaten seni görmek istememin sebebi de biraz bu.” Üzgündü kız bunları söylerken.
“Ne oldu? Hayırdır?” 
“Ya Kamil’le tartıştık biraz. Nehrin kenarında gezerken eteğim mi açılmış ne olmuş. ‘Neden düzgün giyinmiyorsun’ diye çıkıştı.”
“Ama kocaman insansın, bence izin vermemelisin nasıl giyinmene karışmasına. Bilmiyorum Kamil biraz zor bir adam gibi... Sen bilirsin tabi de ben uzun soluklu bir ilişkiniz olacağını sanmıyorum.” Belki Kamil’den soğutabilirse onu severdi Pelin.
“Öyle deme. Gerçekten tanısan çok seversin onu. Tabi ben hep sorunlarla geldiğim için böyle düşünüyorsun. Aslında çok iyi bir insandır Kamil. Tam bir cennetlik.”
Bir süre daha dertleştikten sonra kapıya doğru yöneldi Pelin. Nihat onun arkasından kapıya kadar süzüle süzüle giderken seyretti güzelliğini. Artık uyanmayı beklerken yan masadaki kızla göz göze geldi. Bu rüyanın bitmesini istemiyordu Nihat. Çünkü bu oturanın gidenden güzellikte aşağı kalır bir yanı yoktu. Bu sefer onun masasına oturdu kahramanımız.
“Selam, Burcu naber?” diye açtı konuşmayı. Hayret bu kızı da tanıyordu.
“Teşekkür ederim Nihat. İyiyim demek isterdim ama...” cevap yine üzgündü. Ne oluyor bu gece bu kızlara?
“Bir sıkıntın mı var?” deyip başlattı Nihat seansı. Bir süre bu kızın da sevgilisiyle olan problemini dinledikten sonra yine kalkıp vagonun sonuna doğru gidişini seyretti Nihat. Bu kız da sevgilisinden vazgeçmeye niyetli değildi. Arkasından bakarken aklında tek bir soru vardı: Kim lan bu Kamil?
Artık bir sonraki kızın yanına gitme vakti gelmişti. Daha cesur adımlarla ilerledi bu sefer. Hiçbir şey söylemeden oturdu sandalyeyi çekip. Bu seferki kızın problemi olduğu yüzünden belliydi. Yüzündeki tüm kasları ağlamaya hazır bir şekilde gerilmişti. Fakat şu yüz ifadesi bile güzelliğini gölgelemeye yetmemişti.
“Dur tahmin edeyim Gonca. yine mi Kamil?” Artık kızların ismini biliyor oluşuna şaşırmıyordu.
“Evet!” kız bu cevabı verirken içinden isyan ediyordu Nihat: ‘Allah’ım yine Kamil!’
“Ne yaptı bu sefer?”
“Aslında bir şey yapmadı. Sadece artık beni eskisi kadar beğenmediğini düşünüyorum.”
“Saçmalama lütfen! Sen çok güzel bir kızsın. Getirme aklına böyle şeyleri.” Bunları söylerken bir yandan da elini tutmak istedi. Fakat şu anda dert dinleyen dostane konumundan dolayı bunu direkt yapamazdı. En iyisi elini onun elinin yanına koyup serçe parmağıyla önce yanlışlıkla temas etmiş gibi yapıp, kızdan ses çıkmazsa tutmak olacağına karar verdi. Tam muhteşem planı başarıya ulaşmıştı ki bir şey oldu. Serçe parmağı Gonca’nın tenine temas eder etmez ortadan kaybolmuştu kız. Rüyanın en güzel yerinde uyanmaya başladığını sanmıştı ki karşısında iri yarı zebani gibi bir adam belirdi.
“Abi siz Kamil abi olacaksınız heralde. Şimdi benim burcuya söylediklerim tamamen...”
“Nihat!” Kekeleyerek söylediği sözlerini bitiremeden karşı taraf gür sesiyle kesmişti lafını. “Biraz geciktim. Fakat görüyorum ki ortama alışmakta güçlük çekmemişsin.”
Bu çam yarması kızgın olmadığına göre kızlara söylediklerinden haberi yoktu. Rahatlayabilirdi artık. Tam soru sormaya başlayacaktı ki yeniden konuşmaya başladı çam yarması:
“Benim adım Malik. Öncelikle neden burada olduğunu bilmediğini görüyorum. Nihat, sen öldün ve burası sizin ‘Öbür Taraf’ diye tabir ettiğiniz yer.”
Demek rüyasında ölmüştü. Daha önce de öldüğünü görmüştü aslında Nihat. Fakat o zaman direkt cenazesine gitmişti. Hemen aklından geçen ilk düşünceyi söyleyiverdi:
                “Öyleyse burası cennet olmalı.” Etraftaki güzel kızlara bakarak söylemişti bunu.
                “Hayır, değil.” Dedi Malik net bir şekilde.
                “Ama bunlar Huri değil mi?” cennet olmadığına şaşırmıştı gerçekten.
                “Evet, onlar huri.” Yine kısa ve net bir cümle
                “Anladığımı sanmıyorum.”
                “Onlar huri fakat burası cennet değil. Cehennemin bir tabakası. Bu kızlar cennetten buraya sıkıntılarını anlatmak için geliyorlar.”
                “Yani şimdi bir dakika! Ben cehennemde miyim?”
                “Evet dediğim gibi burası cehennem.”
                “Ama teorik olarak hiç zina yapmadığım için cennete girmem gerekmez miydi?”
                “Teorik olarak demeyelim de pratik olarak yapamadığın için böyle bir umuda kapılmış olman normal.”
                “Yani şimdi öyle gözüküyor ama ben isteseydim şimdiye kadar...”
                “Nihat! Lütfen burası armutlu kafe değil. Kimi kandırıyorsun sen.”
                “Yani şimdi ben burda dert dinleyecem fakat hiçbir şekilde dokunamayacağım bu kızlara. Bu mu ceza?”
                “Yani evet. Bir kısmı bu.”
                “Facebook’tan eklemek de yok?”
                “Burada o dediğin bulunmaz.”
                “Al işte! Cezanın geri kalan kısmı... Peki bu Kamil kim şimdi?”
                “O da cezanın kalan kısmı.”
                “Nasıl yani?”
                “Kamil’in kim olduğunu hiçbir zaman öğrenemeyeceksin.”
                “Ohoo! Bu ne biçim rüya arkadaş ben uyanır giderim burdan.”
                “Ne uyanmasından bahsediyorsun sen?”
“Ben en son yatağa uzandım uyudum. Sonra buraya geldim. demek ki bunların hepsi bir rüya.”
“Yok ya! İstersen yabanın ucuyla bir yoklayayım?”
“Nasıl olur ya? Ben domuz gibi sağlıklıydım bu sabah. İki kamyon eşya taşıdım Ayşegül’ün evine...”
“Ah be çocuğum. Uyku apnesi varmış sende. Yorgunluk yaramamış.”

6 Ağu 2012

Salak!



Ay salak mı dedim? Yazıııık diycektim. Kıyamam ya of! Aslında nasıl da seksi...



Ölü ya da diri bulun!

İçim parçalandı lan, bulun kızın bizikletini:(

25 Tem 2012

1 saat boyunca salıncaktan kalkmayan kız, bu seviyeye gelemediysem sorumlusu sensin!

Biz küçükken salıncaklarda sıra beklerken miller almış yürümüş..


Bir de şey artık böyle salıncaklarımızın olmaması da büyük sıkıntı tabi.
Kenarı korunaklı salıncaklara popom sığmıyo da o sebeple biraz tepkiliyim!

19 Tem 2012

İnsanını İşe Getir Günü

"In the Universe where black cats rule, this was Take Your Human To Work Day" 

12 Tem 2012

Ne Gibi Mesela?



Ben de istiyorum. İsterim! Niye istemiyim? Daha fazlasını da isterim. Olur belki. Belki olmaz. Belki olur. Olmazsa da olmaz yani. Uf, neyse..

Eskisi gibi olmasını istediğim şeyler çok. Yani diyorum ki, çok şey mesela..

29 Haz 2012

Esas söylediğim, Bak ben zır deliyim!


Bir kere olsun n'oolur n'oolur!
Üçbuçukta falan çıkıp gitsem burdan. -yazar burada ofisten bahsediyor-

N'oluur n'ooluur n'ooluuaaarr!!!

N'olur?

-En sondaki "n'olur?" Orhan Gencebay şiirli sesiyle yazılmıştır. Teşekkürler.-



Arabesk Senfoni #1


bakmışsın bulutlar doldurmuş gök yüzünü
senin de gözlerin onlar gibi yüklü
bırak gitsin tutma içinde hüznü
ağlamak da yakışır sana koyver her türlü

(O kendini biliyor alksdhalkshdalkshdalkshdlakshldashdaskhdkajsgdkajsda)

28 Haz 2012

Pretty Serious..


Bazen internette sohbet ederken ipin ucunu kaçırıyoruz. Biraz fazla ciddiye alıyoruz hı?
Evet.

21 Haz 2012

Johan Thörnqvist

Bazen çok boşa uğraşmıyor muyuz?

Bence Risk Budur!



Eye-liner çekmek risktir azizim. Üstelik bunu işyerinde yapıyosan en büyük risk!
 Yanında pamuktur, kremdir, göz temizleyicisidir falan bulunmaz. O ayna karşısında yaşadığın kader anındır senin.

Ertesi gün bi'daha böyle güzel çekemem diye eye-linerımı silmeden yattığım gecelerimin olduğu doğrudur.
 Öperim eye-liner severler ve kendini çok güzel çekilmiş eye-linerlı hissedenler.
  

17 Haz 2012

Seni orda yeğrim yeğrim

Bill Plympton
kahvaltılık iyi gider.

Hiç Bir Anlamı Yok Bu Postun. Sadece Rahatlamak İçin Paylaştım. Sen de Mi Okudun? Aferim.



Eskiden N'sync vardı yea. Justin Timberlake 'e aşıktık o zamanlar. Hatta özenti dans grupları falan yapardık. Biz yapardık yani. It's Gonne Be Me vardı sonra. Bildin mi? Zaman ne kadar da çabuk geçiyor..

Aaay! Bi'de Honki Ponki Torino Faruk Ka vardıııı. Sahi, n'ooldu ona?


Haydi gel beraber söyleyelim!

15 Haz 2012

Diyet yapmıyorum sadece yediklerime dikkat ediyorum!

Hı hı canım evet. Ben de!
Kimi kandırıyosun, şurada bizbizeyiz halbuki.

bunun adı sık yemek yiyip kilo verdiren diyet

Ye canım ye, gönül rahatlığıyla ye. Ne demişler can boğazdan gelir.
Değil.


Strese Lüzum Yok!


Hayır!
Tam tersi zaman sakin olma zamanıdır.


Sonra rahatlarız hepberaber.

Sınava gireceklere üstün başarılar efenim^^

12 Haz 2012

Olmayınca Kısmet Ne Yapsın İsmet? Ha? Boşuna Kız Boşuna!


19 yıllık emeğine sağlık be Celal Abi der, üstüne daha fazla söz söylemem. Söyleyemem.
Hayır konuşsam boşuna. Boşuna kız boşuna! Valla.

Şimdi gidip bu şiiri yollamak istediğim kızların listesini yapıcam. Oldu o zaman görüşürüz.

Apuaaa!!

Bazen siz de birine çok fena sinirlenince böyle


ya da şöyle


ya da şöyle


yapıp sonra da üzerine bunu yapmak istemiyor musunuz?

11 Haz 2012

Patlat Gitsin

Bazen biraz çikolata baya iş yarar aslında.
Kriz anlarında başvurmaktan çekinmeyiniz!
Kedi de güzeldir tabi. İkisi bir arada olunca böyle tadından yenmez bir şey olması doğal

O fotoğraflar hiç öyle güzel çıkmıyor canım

http://black-and-white-gallery.tumblr.com/
Hangimiz denemedik ki? Her seferinde ortaya çıkan fotoğraf malum (makina döndüğü anda puhaha surata bak tepkisinden bahsediyorum). Ama yani olmaz. Yanlış, bu fotolar öyle güzel çıkmaz! O fotoğraf makinasındakini bile fotoşopladınız di mi? Adi pislikler. Bir de bunun ağzı burnu yapuklu poz verip gene çok sevimli, çok güzel çıkan insan modeli var. Ama şimdilik o konuya girmiyorum. Teşekkürler.

10 Haz 2012

Android kılıklı abi


Henüz çok fazla popüler olmadan...

Hayatta bazı şeyler çok şey...diğer her şey için koyver gençlikspor

7 Haz 2012

Yeter!


Şanlı tarihimizin ilk paylaşımı için gözleri bana çeviren Joy ve Mr.E 'ye olan korkumdandır bu post.
Zira, buralarda yok olabilirim bu aralar.

ya gökten redbul yağsın ya da beni köyümün yağmurlarında yıkayın. lütfen.

Dünya eğlenmek içinken, hayat hiç de eğlenceli olmayabiliyo.
Sen de "yeter artık ulen!" diyo musun?
Neden diyosun?
Hadi hadiiii. Bol paylaşımlı "yeterli", "aman bee koyverli" yorumları görelim efendim.
Top bu kez siz de, evet!

4 Haz 2012

Koyver Gençlikspor 1. Olağan Genel Kurul Toplantısından Başlıklar

Sevgili Mr. E şanlı tarihimizin(!) başlangıcısını yapmış oladursun, diğer bir sevgili blogger Eşek’in de ilk yorumdan sorduğu “napıyoruz” sorusuna benim de anladığım kadarıyla cevap vermek üzere buradayım (burada alkış kıyamet koptuğunu hayal ettim)
Şimdi biz dün akşam bilgisayar başlarında toplanıp bu soruya “tüm ciddiyetimizle”, Mr. E’nin sıkı yönetimine rağmen gene de olabildiğince eğlenerek olayın genel hatlarını belirledik.
**
Şimcik, içerik olarak video olur, gif olur, fotoğraf/resim olur, yazı olur paylaşabiliriz, yani atış serbest. Ama burada çoook popüler içerikten kaçınmak istiyoruz (gözleri devirdik), örnek vermek gerekirse; “oğlum bak git” videosu olmasın mesela. (gerçi ben hala o vidyoyu izlemedim ama neyse) Burada etraftan bulduğumuz şeyleri paylaşmakta bir beis görmediğimiz gibi, bizzat kendimize ait şeyler de olsa pek güzel olur bizce.
**
En başından fikrimiz, bunun bloggerlar arasında kolektif bir çalışmaya dönmesiydi, yani hep beraber gülelim eğlenelim istedik. Ancak bunu daha en baştan nasıl yaparız diye düşünürken şöyle bir format olmasını düşündük ki burada sizin katkılarınıza ihtiyaç duyuyoruz. Gene örnekle açıklamak gerekirse, birimiz bir şey paylaştığında, konuyla ilgili aklınıza gelen başka bir şey olursa (olsun yani, olduralım) gelin altında paylaşın. “O değil de, bir de bu var” deyin. İstiyoruz ki sadece yeni bir yazıyı gördüğümüzde bakıp çıktığımız bir yer olmasın, canımız sıkıldığında gelip bakalım, keyfimize keyif katalım.
**
Buradan dönüyoruz bunun “oyuncu alım” sürecine. Kuulumsu Kadın kendini takım kaptanı ilan edip, ben de ben zaten bu takımdayım dedikten sonra şube sorumlusu Mr. E’nin başına kalmış bulunmuştuk. Bu kolektif çalışma olayı elbette de yorumlarda kalmasın, içerik iyice netleştikçe zamanla yeni yazarlar da gelsin, blogumuz zenginleşsin, ortalık şenlensin istiyoruz. Burada da yorumlara sığmayıp taşan arkadaşlar, bağlılık yeminlerini ettikten sonra şaaşalı bir törenle aramıza katılacaktır.
**
Anlaşılmayan bir şey varsa, konuşmak için zaman bu zaman. Fikri olan, şunu şöyle yapsak daha iyi olur diyen, kendini ortaya atsın. Bir şey demicez. Valla bak. Çok açığız böyle şeylere yani.

1 Haz 2012

Merhaba

Ey Sevgili Bloggerlar

Naber?

Şimdi biz bir miktar sıkıntılı (tahtası eksik, vidası gevşek) "genç" olarak buranın yönetimini ele geçirmiş bulunmaktayız. Amacımız "Oha lan çok komik en az bunu beğenen 1 milyon kişi bulabilirim" tarzı bir yaklaşıma girmeden eğlenmek. Arada siz de eğlenirseniz olmuş demektir bu iş. Bu post da "şanlı tarihimizin başlangıcı" olarak tarih sayfalarındaki yerini alsın sevgili gönül dostları. Ne de olsa şimdi koyvermezsek ne zaman koyvereceğiz değil mi ama...